Her sektörü her anlamda olumsuz yönde etkileyen salgın, oldukça fazla işten çıkarılma durumlarını da gündeme getirdi. İşten çıkarılmanın modelini değiştiren işverenler, istifa ile iş sözleşmelerini sonlandırarak bu durumdan kurtulmanın yolunu bulmuş durumdalar. Ancak işçi ve işveren tarafları pandemi süreci kapsamında adil olarak değerlendirildiğinde, her iki tarafında farklı haklı yanları olduğu ortaya çıkıyor. İşverenler, piyasanın durmasından dolayı nakit akışının olmadığından ve gerek vergisel süreçler, gerek artan maliyetler ve gerekse hizmet sağladıkları alanların rekabet edemez noktaya gelmesinden dert yanarken, işçiler ise tek geçim kaynağı çalıştıkları işyeri olmasından dolayı geçinemez olacaklarından endişe ediyor. Piyasanın ortalaması baz alındığında ise mevcut maaş oranlarının mutfak masraflarını dahi karşılamadığını belirten işçiler, şartların hergeçen gün dahada ağırlaştığını dile getiriyorlar.Peki çalışma hayatındaki en büyük maliyeti oluşturan işçilerin, iş akitlerinin ne şekilde sonlandırılacağı konusunda kanunlarımız ne diyor?Prof Hukuk Bürosu Kurucu Avukatlarından Avukat Emre Avşar ile salgın döneminde işten çıkarılanların nasıl bir yol izleyeceği konusunu gündeme aldık.Av. Emre Avşar, işçi haklarını ve işten çıkarılma konusunda neler yapılabileceğini anlattı:Özellikle mevcut salgının etkilediği iş akitleri ve zarar eden şirketlerin işçilerle anlaşarak (!) “çalışanları ayrılma yoluna götürmeleri” (yani istifaya zorlamaları) ve işten çıkarma yasağı uygulamasının uzatılması gibi durumlar sonucu, işçilerin haklarını gereği gibi ve tam alamadıklarını hatta haklarının ne olduğu konularından bile haberdar olmadıkları görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, “işçi” kelimesinin hukuki tanımını bir iş akdi karşılığı, herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişi olarak ifade edebiliriz. Hukuki tanımdan anladığımız üzere işçinin bir iş sözleşmesi altında çalışıyor olması gerekmektedir. Ancak en çok yapılan yanlışlardan birisi, işçilerin sözleşmelerinin olmadığı algısıdır. Belirtmeliyiz ki, bir sözleşmenin var olması için illaki yazılı bir sözleşmenin varlığı aranmamaktadır. İşçinin bir işyerinde çalışmaya başlamasıyla aslında sözleşme kurulmuş olur. Yazılı sözleşmenin olmaması mevcut sözlü sözleşmeyi süresiz bir iş sözleşmesine dönüştürmektedir. Bu yüzden iş sözleşmesinin olmadığı gerekçesiyle haklarından mahrum edilemez, işçilik alacaklarının ödenmesinden kaçınılamaz. İşçinin, işveren tarafından herhangi geçerli veya haklı sebep bulunmaksızın iş akdine son verilmesi dolayısıyla doğacak bazı hakları mevcut.
- Bir yıllık kıdemi tamamlanmışsa, kıdem tazminatı
- İşten çıkarılmadan önce, çalışmış olduğu yıl ile bağlantılı olarak kanunla belirlenmiş ihbar şartları sağlanmamış ya da gereği gibi kullandırılmamışsa ihbar tazminatı
- Varsa eksik ücret, fazla mesai, hafta tatili, yıllık izin ve AGİ (Asgari Geçim İndirimi) alacakları işçiye işten çıkarılması ile birlikte ödenmek zorundadır.