Sevinç Hanım, etkinlik dünyası sizi gerek çalışmalarınızdan ve gerekse medyada yer alan programlar aracılığıyla yakından tanıyor. Ancak röportajınızı ilk kez okuyacak kıymetli okuyucularımız için Sevinç Satıroğlu kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?
Eğitim olarak; Anadolu Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İktisat ve Anadolu Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde okudum. İstanbul Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Avrupa Birliği Siyasal Sistemler Hukuku konularında araştırmalar yaptım. Diyalog Anlatım İletişim, Spikerlik-Sunuculuk Eğitimi’ni tamamladım. Opera sanatçılarından ses eğitimi aldım. İngiliz Kraliyet Müzik Akademisi’nden başarı sertifikası sahibiyim. 2003 yılında itibaren CNBC-e, 32. Gün, CNN Türk, Kanal 24 ve Haber Türk Televizyonlarında görev aldım. Televizyonlarda uzun yıllar canlı yayın muhabirliği, haber kuşakları sunuculuğu ve TV Anchor olarak çalıştım. Tv’nin yanı sıra; 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı eğitim kurumlarında Spikerlik-Sunuculuğu Tekniği eğitmeni olarak başladığım eğitmenlik kariyerime, resmi ve özel kurum-kuruluşlar ile iş insanları ve liderlere “Etkili Konuşma, Sunum, Konuşmacı Koçluğu ile Protokol ve İmaj” eğitimlerimle devam etmekteyim. 2008 yılından bu yana ulusal ve uluslararası konferans ve zirvelerde master of ceremony, protokol sunuculuğu, moderatörlük ve konuşmacı olarak yer alıyorum. Sunuculuk ve eğitim alanındaki tüm kişisel çalışmalarımı, 2014 yılından itibaren “Sevinç Sağıroğlu-Media Professional” markası altında “Master of Talk” “Master of Speech” “Master of Prestije” “Konuşmanın Matematiği” “Master of News” “Master of Voice” markalarım ile devam etmektedir. Türkiye çapında birçok üniversitede eğitimler verdim. Halen akademik kariyerimde İstanbul Aydın Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nde Konuşma Teknikleri eğitimi veriyorum. Çevre, eğitim, kadın ve sağlıklı yaşam konularında uluslararası ve ulusal birçok sivil toplum kuruluşunun üyesiyim ve destekçisiyim. Ve bir de Ocak 2020’de yayında olacak konuşma üzerine özel bir kitabım var.Uzun yıllar medyada başarılı anchorlar arasında yer aldınız ve ardından aynı başarı performansı sunuculuk ve Master of Ceremony alanında da ortaya koyup, düzenlenen uluslararası toplantıların aranan ismi oldunuz. Bu süreci anlatabilir misiniz?
Televizyonda anchor olarak sunduğum kuşak haberleri sırasında, organizasyonlardan ve bakanlıklardan sunuculuk ve moderatörlük yapmam için davet ediliyordum. Televizyonu bıraktıktan sonra bu talepler daha da sıklaştı. 2008 yılından bugüne kadar protokolün yeraldığı resmi sunumlardan, ödül törenlerine, lansmanlara, ulusal ve uluslararası zirve, konferans ve kongrelere kadar geniş bir event platformunda sunuculuk ve moderatörlük yapıyorum. Neredeyse hergün bir sunumum var ve aylar hatta 1 yıl öncesinden sunumum için teklifler gelip, tarihler kapatılıyor. Bu da hem organizasyonların memnuniyeti hem de benim mesleği profesyonel olarak görmemden kaynaklanıyor diye düşünüyorum.Gerçekleştirdiğiniz profesyonel faaliyetlerinizle ilgili kurduğunuz markalar var. Bu markaların çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Tüm markalarım tescilli ve telif hakları bende bulunuyor. Bu markalarım ve alanları şöyle; Master of Talk: Profesyonel konuşmacı koçluğu ve eğitimlerini içeriyor. Metodolojisi de ismi gibi şahsıma onaylı, özel bir yöntem ile eğitimi gerçekleştiriyorum. Markamı diğer konuşma ve sunum eğitimlerinden ayıran en önemli özellik bu. Master of Speech, konuşma sorunlarının çözümüne odaklı, tıbbın gerekli dallarıyla ve profesyonel hekimlerle çalıştığımız bir eğitim, danışmanlık markam. Master of Prestige, protokol, iş kültürü, itibar ve imaj eğitimlerimi ve danışmanlığımı içeren markam. Konuşmanın Matematiği, akademik olarak da ilerlemek isteyenler için, konuşma eğitmeni olmak isteyenler için çok özenle seçilmiş bir eğitim programı. Master of Voice; seslendirme yaptığım markam. Master of News ise, halen medyanın farklı alanlarında devam ettiğim gazetecilik, röportaj, haber ve medya sunuculuğu alanlarında yaptığım çalışmalar.Master of Keynote; zirveler gibi etkinliklerde keynote konuşma yaptığım alanım. Master of Story; özel bir alan. Markaların ya da kişilerin gerçek hikayelerini ve bu yolla hedeflerini buldurmaya çalışan bir danışmanlık hizmetim. Tüm Master markalarım, ismim, Sevinç Satıroğlu ana markası altında toplanıyor. Tüm eğitim ve danışmanlıkları birebir ben veriyorum.Eğitmen kimliğinizle de üniversitelerde öğretim görevlisi olarak yer alıyorsunuz. Verdiğiniz dersler sunuculuk konusunda mı? Gençlerin bu alana bakış açısı nasıl?
Eğitimlerimi İletişim Fakültesi’ne bağlı olarak, okul seçmeli bir ders olarak veriyorum. Yani okulda tıp fakültesinden de, mühendislikten de, psikolojiden de, iletişimden de, sahne sanatlarından da öğrencilerim var. Her alandan öğrenciye iyi bir konuşmacı olmayı, etkili konuşma ve sunum yapmayı “akademik ve teorisi” ile birlikte öğretiyorum. Bunu bir kurs gibi düşünmeyin. Üniversite akademik bir mecra olduğundan eğitimler de akademik bilimsel temelleri olan bir şekilde devam ediyor. Üniversitede ayrıca, medya sektör temsilcisi olarak da, gençlerin medyaya, alana hazırlanmaları yönünde danışmanlık yapıyorum. Üniversitede eğitimlerim Avrupa Birliği öğrenme ve eğitim standartlarına uygun ve kontrol edilebilir şekilde devam ediyor. Yine konuşma ve sunum üzerine yazdığım bilimsel makaleler, araştırmalar ve son yazdığım kitabım da YÖK’ün talep ettiği akademik CV’mde yeralıyor.Önemli şirketlerin CEO’larına ya da üst düzey yöneticilerine yönetici koçluğu başta olmak üzere, etkili konuşma, hitabet, sunum, protokol ve nezaket kuralları ile imaj ve iletişim konularında kurumsal ve bireysel eğitimlerde veriyorsunuz. Aslında üst düzey yöneticinin alması gereken önemli konular hakkında, ülkemizde ki yaklaşımlar nasıl?
Özellikle TED konuşmaları gibi uluslararası boyuttan yayılan konuşma ve sunum dalgası ile yöneticiler daha fazla konuşmak ve yol hikayelerini paylaşmak ister oldu. Ayrıca siz de bilirsiniz ki, artık hem farklı markaların buluştuğu hem de kurum içi organizasyonlar (konferans, zirve gibi) arttı ve yöneticilerin de burada konuşmaları isteniyor, ya da yöneticiler konuşmak, markaları ile yer almak istiyorlar. O nedenle bu network ve konuşarak iletişim kurma, kendini, markanı, projeni, başarını anlatma alanları genişledi. Ve eğitim almak isteyen üst düzey yöneticiler de bu düzene uymaları gerektiğini, yeni iş modelinin konuşmak ve bu yoldan çıkan alanlar olduklarını görerek bana başvuruyorlar. Her yönetici ve lider mutlaka sahneye çıkmak, topluluk önünde konuşmak durumunda kalıyor. O noktada benim de tavsiyem; bilinçli şekilde iyi bir konuşmacı olabilmek için mutlaka eğitim ve danışmanlık alarak ilerlemeleri. Deneme-yanılma yöntemleri iyi hissetmedikleri deneyimlerle olması, motivasyonlarını kırabiliyor. O yüzden her mevkide eğitim şart.“Hayata manşetinizi atın” cümlesi sizin tescilli sloganınız olarak herkes tarafından biliniyor. Bu cümlenin özünde ne var? Sizin için önemi nedir? İş dünyası bu cümlenin hangi ifade biçiminden istifade etmeli?
Hayata manşet atmak demek; hayatınız bir haber olsaydı, sizin oradaki çarpıcı manşetiniz ne olurdu sözünden yola çıkıp, insanların aslında “çaprıcı başarılar ve konuşmalar” ile hayatlarını yönlendirmeleri. Haberde elinizde hikaye vardır ve buradan bir manşet çıkarırsınız. Hayata manşetinizi atın derken ise; o sizi heyecanlandıran manşetinizi atacak hikayenizi bulmanıza, kendi potansiyelinizi görmenize atıfta bulunuyor. Her zaman söylerim; iyi bir konuşma sadece ağızla olmaz, yürekten yapılan konuşma etkilidir. O nedenle iyi bir konuşmacı olmak için, o kendinize ait öz hikayeyi keşfetmek ya da fark etmek gerekiyor. Hayata manşet atmaya odaklandığınızda; önce o hikayenizi ya fark eder, ya da keşfeder ve o zaman iyi bir konuşma ile kitleleri etkileyebilirsiniz. Bu da hem marka ve iş başarısı için, hem de bireysel başarı için önemli ve değerli bir kaynağa işaret ediyor. Bu slogan ve markalarımın temelinde de bu prensip ve felsefe yatmakta.Türkiye’de ki çok önemli ve geniş katılımlı toplantıların Türkçe-İngilizce sunumlarını yapıyorsunuz. Türkiye’de ki toplantıların başarısı nasıl? Profesyonel kimliğinizle değerlendirebilir misiniz?
Toplantıların şu anki sıkıntısından başlamak istiyorum; neredeyse hergün, aynı konu çerçevelerinde sayısız etkinlik yapılıyor. Mecra bu kadar çok olunca, konuşmacılar da hep aynı kişiler ve markalar olabiliyor. Bir yöneticinin aynı gün 3 farklı konferansta konuştuğunu biliyorum. Hatta bir yerlerde konuşmaktan şirketlerinin işlerini yapamadıklarından bile yakınan var. O kadar yoğun bir etkinlik takvimi var. Ancak hep aynı kişiler, hep aynı fikirlerle kalındığında bir süre sonra, katılımcıların ilgisi de düşebiliyor. Konuşmacılar ve fikirler çeşitlendikçe ilham artacaktır. O nedenle yeni fikirlerin olduğu, yerli-yabancı farketmez farklı konuşmacıları ve markaları bu organizasyonlarda görmemiz gerekiyor. Temalı konferanslar her yıl artık aynı konuşmacıyı konuşturmaktan bir öncekinin tekrarına düşmemeli. “Sürdürülebilir organizasyon markaları” için bu önemli bir konu. Bir diğer nokta, son zamanlarda çokça kötü deneyim yaşamış organizasyon şirketi duymaya başladım.Profesyonel sunuculuk deneyimi olan kişiler sunucu ve moderatör olarak seçilirse, organizasyonlar daha kaliteli olacaktır. Bizim işimiz görselliğe de hitap ettiğinden, ya da unvan alımı konusunda bir etik boşluk olduğundan elinizi sallasanız sunucuya çarpabiliyor. Sırf kaşesi uygun diye, sırf güzel diye sunucu seçilmez. “Sahne, promtersız bir canlı yayın deneyimidir”. Elindeki kartları okumadan, konuya, konuğuna hakim olan ve sahneyi TV canlı yayını gibi yöneten profesyonel bir sunucu, en başarılı sunucudur. TV’de de öyledir. Ustalık promptersız canlı yayın yaptığımız, konuğumuza doğru soruları sorabildiğimiz, yönetebildiğimiz yayındır. Sahne de aynı böyle.Sosyal sorumluluk projelerinin hayatınızın bir parçası olduğu herkes tarafından biliniyor. Bu kadar yoğun iş temponuzla, sosyal sorumluluk projelerine nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Sosyal sorumluluklar benim için çok kıymetli, yüreğimi koyduğum bir konu. Çevre, kadın, çocuk, eğitim, sağlık alanlarında birçok uluslararası ve ulusal projeye destek vermeye çalışıyorum. Bunu “zaman ayırmak” gibi bir boş zaman etkinliği gibi görmüyorum. 16 yaşımda Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın genç bir gönüllüsüydüm. O yaşımdan beri, hayatımın bir parçası. Özel bir zaman gerekmiyor, çünkü hep içinde yaşıyorum. İnsana dokunduğumda, “iyilik” olduğunda bu benim mutluluk kaynağım. Hep var sosyal sorumluluk hayatımda, hep de olacak. Söz konusu “iyilik” olduğunda her konuda her zaman kapım açık.Yeni çıkan bir kitabınız var. "Konuşursam Dünya Sarsılır". Konusu nedir? Okuyucularımıza yeni kitabınızla ilgili neler söylemek istersiniz?
Kitabım çok özel bir kitap. Konuşma üzerine ama bilindik bir diksiyon kitabı değil. Bu kitapla “konuşmanın gerçekte ne olduğunu” ve “sahnede, topluluk önünde konuşmada yaşanan korkuların ve merak edilenlerin bilinmeyen sırlarını” yazdım. Kitapta dünyaca ünlü isimler ve markalar ve benim danışanlarım ile eğitimlerimizin hikayeleri de var. Kitabım, dilinden tutun da, içeriğinde bana ait tescilli olan yöntem ve fikirlere kadar okuması çok keyifli, sürükleyici, okurken öğrenilen, değişilen, gelişilen bir kitap oldu. Kitabımın herkesin kendine kişiselleştirebileceği bir dili ve yöntemi var. Kitabın bu hali zaten çokça benim hayata ve işime bakış açımı da taşıyor. Kitabın ismi "Konuşursam Dünya Sarsılır"…Çünkü baya ses getireceğini düşüneceğimiz bir isim verdik. Bu konuda Türkiye’nin en başarılı reklamcılarından, Credea Ajans Başkanı dostum Erkan Belen’in hem kitabın kapağında, hem de isminde ve tanıtım çalışmasında emeği büyük. Yayınevim çok özel bir yayınevi… Etik değerleri, saygın yayınları ile çok manevi temellerde bir yayınevi. Dostluğu ile yayınevinin kapısını açan yayınevimizin değerli kurucusu Ahmet Şerif İzgören ve etik yaklaşımları, kitabıma gerçek bir eser olarak değer veren, samimi, bir aile sıcaklığında olan Elma Yayınevi ve tüm değerli çalışanları… Bu kitap çok özel enerjilerle yazıldı, içindeki dil ve içerikten herkes bunu anlayacak. Ne mutlu ki, yayınevim ve diğer süreçleri de aynı manevi enerji ile ilerliyor. Huzurla ve bir paylaşma ibadeti gibi bir kitap çıkarıyorum. Yaşadığım manevi haz tarifsiz. Okuyucularımızın beğenisi ve onlara katkısı ile bu haz daha da büyüyecek.